Hayvan İstismarına İlişkin Montreal Deklarasyonu

Hayvan İstismarına İlişkin Montreal Deklarasyonu

Hayvan İstismarına İlişkin Montreal Deklarasyonu

Tercüme: İbrahim Özdemir

Üsküdar Üniversitesi, Çevre Ahlakı Forumu Direktörü

ib60@dmr@gmail.com

Bizler ahlak ve siyaset felsefesi alanında çalışan araştırmacılarız. Çalışmalarımız farklı felsefî geleneklere dayanıyor ve nadiren hepimiz birbirimizle hemfikir oluyoruz. Buna rağmen, diğer hayvanlarla olan ilişkilerimizde köklü bir dönüşüme ihtiyaç olduğu konusunda hemfikiriz. Hayvanlara nesne ya da mal olarak muamele edilmesini öngören uygulamaların tamamını kınıyoruz.

Gereksiz şiddet ve zarar içerdiği ölçüde, hayvan sömürüsünün haksız ve ahlakî açıdan savunulamaz olduğunu ilan ediyoruz. 

Etoloji ve nörobiyolojide, memelilerin, kuşların, balıkların ve birçok omurgasız hayvanın duyarlı olduğu, yani zevk, acı ve duyguları hissedebildiği sağlam bir şekilde ortaya konmuştur. Bu hayvanlar bilinçli öznelerdir; onları çevreleyen dünyaya dair kendi bakış açıları vardır. Bu da onların kendi menfaatlerinin olduğu anlamına gelir: Davranışlarımız onların esenliklerini etkiler ve onlara fayda ya da zarar sağlayabilir. Bir köpeği ya da domuzu yaraladığımızda, bir tavuğu ya da somonu esaret altında tuttuğumuzda, eti için bir buzağıyı ya da derisi için bir vizonu öldürdüğümüzde, onların en temel haklarını ciddi şekilde ihlal etmiş oluruz.

Oysa tüm bu zararlar önlenebilir. Deri giymekten, boğa güreşlerine ve rodeolara katılmaktan ya da çocuklara hayvanat bahçelerinde tutsak aslanları göstermekten kaçınmak elbette mümkündür. Çoğumuz şimdiden hayvansal gıdalara ihtiyaç duymadan sağlıklı bir şekilde yaşayabiliyoruz ve gelecekte vegan ekonominin gelişmesi bunu daha da kolaylaştıracaktır. Siyasî ve kurumsal açıdan bakıldığında, hayvanları emrimize amade basit kaynaklar olarak görmekten vazgeçmek mümkündür. 

Bu bireylerin Homo sapiens türüne ait olmamaları ahlakî açıdan önemsizdir: Hayvanların çıkarlarının insanların benzer çıkarlarından daha az önemli olduğunu düşünmek tabiî görünse de, bu türcü sezgi dikkatli bir araştırma karşısında direnemez. Diğer her şey eşitken, sadece biyolojik bir gruba aidiyet (tür, ten rengi veya cinsiyet ile tanımlanmış olsun) eşitsiz bir değerlendirme ya da muameleyi haklı gösteremez.

İnsanlar ve diğer hayvanlar arasında farklılıklar vardır, tıpkı türler içindeki bireyler arasında farklılıklar olduğu gibi. Kuşkusuz, bazı karmaşık zihinsel yetiler belirli ilgi alanlarına yol açmakta ve bu da belirli muameleleri haklı çıkarabilmektedir. Ancak bir bireyin senfoni besteleme, ileri matematiksel hesaplamalar yapma ya da kendini uzak bir gelecekte tasarlama yetileri, ne kadar takdire şayan olursa olsun, onun zevk alma ve acı çekmeme menfaatlerinin dikkate alınması gereğini etkilemez. Aramızda daha zeki olanlarımızın menfaati, daha az zeki olanlarımızın eşdeğer menfaatlerinden daha önemli değildir. Aksini söylemek, bireyleri ahlakî açıdan hiçbir geçerliliği olmayan yetilere göre sıralamak anlamına gelecektir. Gücü esas alan böylesi bir tutum ahlakî açıdan savunulamaz.

Dolayısıyla şu sonuca varmamak oldukça zordur: Hayvanlara gereksiz yere zarar verdiği için, hayvan istismarı temel olarak adaletsizdir. Bu nedenle, özellikle mezbahaların kapatılmasını, balıkçılığın yasaklanmasını ve bitki temelli gıda sistemlerinin geliştirilmesini hedefleyerek, hayvan istismarının ortadan kalkması için çalışmak elzemdir. Yanılsama içinde değiliz ; böyle bir projenin kısa vadede gerçekleştirilemeyeceğinin farkındayız. Çünkü bu proje, özellikle yerleşik türcü alışkanlıkların terk edilmesini ve çok sayıda kurumun temelden dönüştürülmesini gerektirmektedir.. Bununla birlikte, hayvan istismarının sona ermesinin, insan olmayanlar için hem gerçekçi hem de adil olan tek ortak ufuk olduğuna inanıyoruz.

İmzacıların listesi.

Ahlak veya siyaset felsefesi alanında çalışan bir araştırmacıysanız, Bildirgeyi buradan imzalayabilirsiniz.

বাংলা, عربي, dansk, Esperanto, français, Deutsch, English, Ελληνικά, kiswahili, Italiano, Português, Русский, español, Slovenščina